Sayfalar

zeki demirkubuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
zeki demirkubuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Nisan 2012 Salı

YERALTI Filmi.



   [Olur da bu sıkıcı film üzerine yazılan daha sıkıcı bu yazıyı okuyacak olursanız ilk önce sessiz sakin - kendinizle kaldığını bir vakitte - şu şarkıyı dinlerseniz iyi olur fena olmaz. İlhan İrem - Yeraltından Fısıltılar]
                                                               --- (filme dair spoiler içermez) ---
...

   Öznel bir üretimin bir başkası tarafından yine öznel bir yorumu olabilir. Eleştirisi ise  -çok zor- olur.  Bu yazı;  öznel bir üretimin yine bir başkası tarafından öznel yorumunun üzerine benim kişisel akıl yürütmemdir. Çünkü şuna inanıyorum ki; “kişisel” olan aynı zamanda toplumsal olandır ve benim kendimi belirleyişimde aldığım kararlar aynı zamanda etrafımdakileri de belirler. Kendimden başkası olamayacağım gerçeği de ancak ve ancak tüm yolları deneyip yeraltına  iyice yaklaştıkça fark edebileceğim bir hakikat olduğuna göre kişinin kendini sevmesinden başka çaresi yoktur.
    

   Bir mecburiyet yoluyla kendini sevme yolunu seçmiş insan , vücudunda bir kanser gibi yayıldığının her an farkında olduğu varoluşu ile artık barışmayı , mutluluk ve sevgi gibi temel gereksinimleri olan insansal duygularına ek olarak korku ve açlık gibi hayvansal korkularını da göz ardı edemeyişinden gelen orta yolu bulma çabası söz konusu insanda; mutluluk, sevgi, korku ve açlık kavramlarının yer yer iyice iç içe geçmesine , ancak korku ile duyabileceği bir sevgi ve  doyumsuz bir mutluluk anlayaşı olarak  geri döner.  ( imla olarak yerle bir olan bu paragrafı tek solukta okumanız tavsiye olunur çünkü, demek istediklerimi kelimelerle ifade etmek sanırım mümkün olmadı. Ama yine de ayrı ayrı olmasa da bir bütün olarak  bu paragraf bazılarına bir şeyler ifade edecektir.)

  
   Söz konusu filmle alakalı ve yer yer alakasız olarak ilerleyen bu yazımda, özellikle ikinci paragrafta fark ettiğim bir gerçek, film hakkında da bir başka gerçeği daha iyi anlamama yardımcı oldu.  Eğer ki insanın ne olduğuna dair bir şeyler anlatmak istiyorsanız. Bunu kendinizden bağımsız ve diğerlerinin sizi onlara bağımlı kılacak kurallarını alt etmeden yapmanız pek de mümkün değil. Bence bu yüzden Yeraltı’nda  yer yer bu zorlukları aşma çabasından kaynaklanan aksaklıkları görüyoruz. ( bur bir eleştiri değildir. Aksine filmi beğenmemi sağlayan iç dinamiklerden biri) Çünkü, ben -kişisel olarak- bir filmde tıpkı insanın kendi çıkmazlarında olduğu gibi , filmin gidişatında var olabilecek bu tutarsızlıkları ve çoğu izleyici tarafından büyük bir hata olarak görülebilecek çoğu şeyi filmin yaratıcısının da tıpkı filmin baş karakteri Muharrem gibi bir karakter olabileceğini de göz onunda bulundurarak; yani filmi yaratıcısının kusurları ile bir görerek kendi içimde haklı çıkarıyorum.
  
   Kelimeleri bir araya getirip cümlelere, bu cümleleri de bir sıraya koyup paragraflara dönüştürme çabası tıpkı bir filmin ard arda sıralanmış sahnelerinden farksız. Kendinden başkasına da kendini anlatma çabası filmde de gördüğümüz gibi yer yer dış seslere gereksinim duyuyor.( dış ses, söz konusu yazı olunca,burada olduğu gibi parantez olarak kendini gösterir ) Tabi bu dış sesler olmasa nasıl olurdu kestirmek zor ama bunun da yine yönetmenin müthiş bir anlaşılma korkusunun ürünü olduğunu unutmamak gerekiyor. Öyle ya da böyle Zeki Demirkubuz gerçeği her şeyin üzerinde tutmak için kendi egoları ile devamlı savaş halinde olan bir yönetmen. Tabi ki, bu savaşta bazen galip gelecek bazen de yenilecek. 
  
  Yeraltından çıkıyoruz..

   Kısacası, bu film Zeki Demirkubuz deyince , ilk olarak ” Abi Masumiyet, Kader süper ya.”  Diye cevap verenlerin  ( ki ben de bu filmleri çok seviyorum ve anlaşılacağı üzere burada olayın farklı bir yönünden bahsedeceğim. ) çok da seveceği bir film değil okuduğum kadarıyla olmamışta. Bu iki filmin arabesk altyapısından etkilenip kendilerine yakın bulmuş olanların seveceği türden bir film değil Yeraltı. Çünkü; bu filmlerin toplumda Orhan Gencebay misali bir sempatisi ve kabul görmüşlüğü vardı. Fakat söz konusu Yazgı gibi toplumun genelinin uzak olduğu duygular ya da Üçüncü Sayfa gibi her zaman hor görülecek  en alt kültürün hikayeleri olunca aynı beğeni mümkün olmamıştı. Yeraltında da  yine çoğumuzun pek düşünmek istemediği insana dair duygular söz konusu. Tabi ki bir Dostoyevski hikayesinden de esinlenilmiş olmasından ötürü.  

   Ek olarak; Zeki Demirkubuz onu derinden etkileyen yönetmenlerden birinin Michael HANEKE olduğundan artık bi yerlerde bahsetmeli. Filmin bir sahnesi ben de direk Der Siebente Kontinent’e ait duygular uyandırdı -  görsel ve işitsel olarak- . 

9 Mart 2011 Çarşamba

Michael Demirkubuz


Böyle bir film var mesla. O deilde durmadan kar yağıyor falan bunun filmle alakası yok, Film'inde zaten senle benle alakası yok. Zorlasan anlatmam. Michael Haneke filmi anlatılırmıynış hem. İzlenmezde zaten. Atsan atılmaz satsan satılmaz filmler yapıyor bu amcamız. Kim izler lan senin yarım kalmış filmlerini ?  Ayrıca sıkıcıda. Oysa hayat öylemi ? Hep bir aksiyon hep bi renk cümbüşü var tıpkı amerikan sineması.!

Küçük burjuvalar ve onların her daim güvende olma tutkuları, huzura tapmaları , derin uykuları falan.Perdeler iyice kapanmalı ve ayak altında dolaşanlar inthar etmeli ki beyfendimiz huzur bulmalı.

Ayrıca bunlar babadan oğula nesil bunlar tühh ! sakalına tükürdüklerim. Nasılmı  ? ( bknz: fotoğraf )

Zeki Demirkubuz             Michael Haneke

Yani demem o ki böyle bir şey nasıl olabilir tamam tipleriniz benziyor ki böyle şeyler olabilir normaldir hatta eyvallah fakat ikinizde neden yönetmensiniz lan.! hani diyelim yönetmensiniz neden ikinizinde filmleri birbirine benziyor ? Birbirinizin farklı ülkelerdeki şubelerimisiniz ulan siz ? Başıma belamısınız ? . Ne ayaksınız ?

Görüldüğü üzere kafam çok karışık durum vahim.

Bi de aklıma ne geldi lan dur.Böyle Michael Haneke ile Zeki Demirkubuz arkadaş falan olsalar ve ne bileyim barda kahvede falan muhabet ederken, dertleşirken falan biri ötekine -
-Kız olsam sana verirdim abi dese. Ne bileyim hiç sırıtmaz hiç abes olmaz, yani kime vercek ki başka bildiğin ruh ikizi falan bunlar. Allah mesud etsin. -Amin.

Oh saçmaladım rahatladım. Hadi sağlıcakla.

Ayrıca Bunu evde denemeyin.  Çok fena spoiler içerir.

14 Şubat 2011 Pazartesi

Dostoyevski'den umut sarkıkaya'ya ibretlik ayar.


Şimdi bilen bilir bu umut sarkıya nın (ki kendisi sevdiğimiz bi insan fakat yalnışları yok mu? var) Dostoyevski'ye bi takıntısı ne bileyim bi laf sokma çabası falan var. Belkide sevdiğinden saydığındadır ama pek sanmıyorum bu nasıl sevgi saygı ulan! koskoca Dostoyevskiyi malzeme yapıyosun sen. Aynı şeyi Marx'a falan da yapıyosun gözümden kaçmadı.cCc

Neyse böyle saçma bi giriş yaptıktan sonra sadete gelelim; sadet şu ki : Dostoyevski asırlar öncesinden umut sarıkaya'ya ibretlik ayar vermiş nasıl mı?

şöyle;

"-işinde gücünde*- olanlar genelde akıldan yoksun olmakla birlikte,kendileri için açmaya calıstıkları yolun genel olarak yönü ne olursa olsa olsun bir yere gittiğini bilirler."
bkz; Yeraltından Notlar -Dostoyevski.
inanmayan baksın sayfa 40 küsürlerde falan.

Yani Umut sarkıya'ya iyi hoşsun zeki bi abimizsin ama Dostoyevskiyi malzeme yapmayacaksın.
Ya da yapacaksan Zeki Demirkubuz gibi malzeme yapacaksın ki Yeraltı diye film çekeceksin.

Üzerimdeki apaçhi gömleğini tam burda çıkarıyorum ve sözlerime devam edemiyorum yani demem o ki Zeki Demirkubuz yeraltı nın çekimlerini bitirmiş. öyle işte.


31 Ocak 2011 Pazartesi

Bak şimdi musa kardeş

Zeki Demirkubuz - Yazgı




If you want the truth,
I'm still mad about the bitch.

4 Ocak 2011 Salı

Bekir,Issız Adam ve Emre Aydın

Issız Adam ve Emre Aydın ne yalanlar söylediniz lan bu gençliğe.Popüler aşk tanımlarınız aşka sado mazo yaklaşımlarınız falan.Elbette bunlardan bahsediyorum ve utanmadanda iddaa ediyorum; şuan bu durumdaysak petrol 4 lira olmuşsa, Wikileaks sızdırıyorsa,Asgari ücret 600 küsür lira ise falan bunların tek sorumlusu emre aydın ve ıssız adamdır.



Sen şimdi diyeceksinki delimisin bu adamların suçu ne düzen böyle. Ben de diyeceğimki; seni düzen böylede bizi düzen böyle değil mi ? Yani canım kardeşim ikiside aynı bok tabi suç ne ıssız adam olmakta ne de emre aydın şuç Bekir olmakta.
Ben susayım Bekir konuşşun; Konuş Bekir -Neden geldin?


17 Haziran 2010 Perşembe

KÖREBE ÇIKMAZI -Tanrı Üzerine Notlar .




“insanlık“ ilk önce son’u gördü: şöyle ki sonsuz sandığı başlangıç aslında ahmakça işlediği ilk günahtı. İlk günah nedir? –yasak elma – ağız sulandırıyor olmalı. O zaman “nefis“ ölmelimi? Havada kalan bir sürü sorumuz ve bir -sürü- insanımız var. Bir sürü çobanı da hali hazırda bekliyor-yön veriyor-psikolojik savaş diyorum ben buna, İsa yi çarmıhta hayal ediyorum da hiç yakışmıyor bir yarı tanrıya aynı zamanda yarı insan. Görüldüğü gibi eksik kalan bir şeyler var tıpkı Muhammedin hira mağarasında olması gibi: Zerdüşt de aynı yere koşmuştu (mağarasına) acaba hasta olduğu için mi yoksa hastalıktan kaçtığı için mi? İlkel ilk içgüdüsünü de aldı yanına her ikisi de midesi bulanmıştı her ikisinin de ama muhakkak arada fark var. Biri yasa koyucu iken diğeri yasa yıkıcıydı biri tanrısını öldürdüğünü söylerken diğeri bir başka bir tanrıdan bahsediyordu. Ölü bir tanrıyı Muhammedin içine doğduğu toplumdan başka ne daha iyi tanımlayabilirki? . isayı bilmiyorum –öğretmediler- ama tahmin ediyorum ki az çok aynı yoldan yürüdüler. Varmak istenen sonuç şudur iç hesaplaşmamda: Neden aynı mide bulantısı aynı sonuçlara yol açmaz? Her ikisi de neden aynı şeyi kusmaz? Belki yenen şeyler farklı ama amaç aynı değimi ki? –hayatta kalmak. Hayata âşık gördüm birçoğunu şayet hep öbür dünya hayalleri kuruyordu ve kurduruyordu ve el ayak çek diyordu. Bunu gören ise şöyle demişti; Yalvarırım dostlarım dünyaya bağlı kalın ve size cennet vaat edenlere inanmayın! Buna karşın şöyle bir kültür gelişiyor ki buna büyük ödül eziyetlerin sonu sonsuz mutluluk diyorlar bu hayal tamamen rahat düşkünlüğü üzerine bir düşten başka ne olabilir ki? Hadi cennete düşelim diyor hep birilileri çünkü rahatlarına düşkünler ve düşünmeye düşman! Buraya Dünyaya ait sıfatlarla tanrıya yalvarmak çok aciz duruyor gözümde. En biatinden Allahım sen büyüksün. Demek bile ne kadar havada kalıyor değil mi? Boyutsuz ve şekilsiz olduğu düşünülen bir şey karşısında. Bu yüzdendir ki her övüş(dua) sonunda bir çıkara yaslanıyor. Sen büyüksün ile başlayan dua bana bir şeyler daha vere kadar uzanıyor… Bu dünyada bunun adı çıkar ilişkisi iken orda onun hoşuna mı gittiğini düşünüyorsunuz? Milyonlarca insanın önünde eğilmesi bir tanrıdan çok bir firavunun hoşuna gitmez mi? O kadar da övülmek ancak bir kralın ahmaklığını hatırlatıyor. Tabi ki bu onun suçu değil onu bu kalıba oturtanlarındır. Ta ki insanlar elini tanrıdan bu tarafa çekene dek tanrı inancı hep başka tarafa çekilecektir. İşte tam da bu yüzden inanmayan insan en iyisini yapar durumdadır çünkü hiçbir eylemde bulunmuyor ve hiçbir hareketiyle kirletmiyor. Neden diye mi sorarsa cevabınız aşk eylemsizdir! Olsun. Her eylem her hareket biraz daha yozlaştırır ve başkalaştırır O ordaysa bile o yokmuş gibi var olursak ve onu tam anlamıyla öldürdüğümüzü söyleyebiliyorsak saf bir inanca sahip oluruz ki bunun adı inanmamaktır! Cennet yoksa ve ben cehenneme gideceğimi bile bilebile iyi veya kötü olabiliyorsam o zaman olası bir insan olduğum benim açımdan onaylanabilir. Cennet denen o büyük ödülün olması bile bu sürece pis kokan bir şeyler katmıyor mu? Tanrı varsa şöyle bağırıyor tahminen ve biz ondan çok uzakta olduğumuz için duymuyoruz.-Çekin ellerinizi üzerimden ve bıkmadınızdı hala benim adıma benim için ahkâm kesmekten! Hakkımda konuşmayın utanıyorum – canım sıkıldı sizi yarattım yâda sizin canınız sıkıldı beni yarattınız. Bir oyun oynamak istiyorum! saklandım bir yere ve siz hep ebe olun. Beni bulun! Ama önce kendinizi bulmasınız Düşünce İnanlar yasamak ister muhakkak ama bu böyle dursun hiç kimse tam anlamıyla yasayamaz ki bu insanlar böyle yasamaktansa yaşlanmak eylemeni durağan hale sokmaktan başka bir işe yaranamamakla birlikte sanki bir işe yarayacakmış gibi birde özür dilerler tanrıdan neden yasıyoruz diye hesap sormadan ve kafa yormadan yasamaya devam eden edilgen en sonunda ölür.- kaçınılmaz son diyorum ben buna!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...